Türkiye neden Malezya olmaz?

Evren Tok, Yeni Şafak 24,9,2007


Türkiye ile Malezya arasında kurulacak ilişki ancak İslami Kalvinistler ve alternatif moderniteler, kürelleşmenin farklı modelleri üzerinde olabilir. Bunun dışındakiler paranoyadır.

Türkiye, Malezya olur mu” sorusunun hangi bağlamda, hangi değişkenlerle tartışıldığı büyük önem arzediyor. Korkunun güdülediği bir soru olarak bakıldığında tartışmanın derinleşme ve Türkiye için faydalı çıkarımlar şansı pek yok gibi. Evet, Malezya ile kıyaslanmak bazıları için belki bir utanç vesilesi. Ancak bu mukayesenin daha farklı bir kavramsal boyutta, daha iyimser bir okumasını yapmanın da mümkün olduğunu düşünüyorum.

BENZERLİK NEREDE

“Türkiye Malezya olur mu” sorusunu hangi bağlamda nasıl sorduğumuz sorunun derinliğini ve anlamsal çerçevesini de belirliyor aynı zamanda. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün KKTC'de bu soruya verdiği yanıt çok netti, ancak Prof. Şerif Mardin'in verdiği bir röportajdaki yanıtı kimileri için sıradan gibi gözüken bu sorunun esasında korkunun güdülediği bir sosyal travma neticesinde yeşerdiğini ve farklı katmanlarda ve bağlamlarda kendini yeniden ürettiğini gösteriyordu. Örneğin, eski ABD Dışişleri Bakanı Holbrooke'un Türkiye'nin Malezya'dan sonra ikinci ılımlı İslam ülkesi olduğunu belirtmesi tarzında yapılan benzetme de pekçok kesimden tepki gördü. Asya Pasifik uzmanı Bahadır Pehlivantürk benzerliğin “demokrasi ve İslami duruş” düzleminde değil, olsa olsa sosyal barış ve İslam'ın bir arada yaşadığı iki ülke olarak kurulabileceğini belirtiyor. O halde benzerlik nerede aranmalı? Malezya örneğinin bu kadar ön plana çıkartılmasını güdüleyen “korkular” iki ülke arasında aslında mukayeseli analizle dikkatle incelenmesi gereken benzerlikleri, sosyo ekonomik trendleri ve kısaca alternatif ekonomik modellerin yeşerdiği iki mekanı adeta gölgeliyor.

İngiltere'nin prestijli dergilerinden “Prospect Magazine”de 2007'de yayınlanan yazılar üzerinden giderek iki ülke arasında bir bağ yakalamak, kritik çıkarımlar yapmak mümkün. David Goodhart, editörü olduğu Prospect dergisinde yayımlanan ve Malezya'da katıldığı, “Müslüman dünyası için ekonomik gündem” başlıklı konferanstaki gözlemlerini yansıtan “Malezya Modeli” başlıklı yazısında (Eylül, 2007), Malezya örneğinin İslam'ın ve liberal modernitenin, aynı zamanda İslam'ın ve ekonomik büyümenin bir arada yaşayabilmesinin mümkün olduğunu, doğaları gereği uyumsuz olmadıklarını ortaya koyduğunu vurguluyor. Goodhart'ın yazısının başında her ne kadar “Müslüman ekonomik bir gündem” in oluşturulup oluşturulamayacağı sorusu yer alsa da, yazıya hakim olan esas sorunsal Malezya örneğinin, yükselen “İslami Kalvinizm” vizyonundan ne kadar nasiplendiği. İşte tam da bu noktada Türkiye ve Malezya arasında “İslami Kalvinizmi pratiğe geçirmede kim daha başarılı” sorusu sorulabilir.

İslami Kalvinizm, Prospect dergisi okurları için çok da yabancı bir kavram değil, zira 2007 başında yayımlanan İslami Kalvinistler başlıklı yazısında Gerald Knaus, İslam ülkeleri müteşebbis ruhunu, etiğini ne kadar besleyebilir sorusunu sormuş ve bu sorunun yanıtı için Anadolu'ya bakmanın yeterli olacağını iddia etmişti. Knaus, direktörü olduğu Berlin merkezli European Stability Initiative (ESI) adlı düşünçe kuruluşunda yayımlanan İslami Kalvinistler: Anadolu'da Değişim ve Muhafazakarlık adlı raporda da (www.esiweb.org) Alman sosyolog Max Weber'in ünlü “Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı yapıtında ortaya koyduğu argümanlardan yola çıkarak birtakım dini düşünce ve pratiklerin ekonomik kalkınmaya olan etkisini inceliyordu.


Knaus raporunda, 1980'lerin başından bu yana Anadolu'nun ticaret yapan küçük kasabalarının ve tarım ekonomilerinin nasıl zengin imalat merkezlerine dönüştüğünün altını çiziyor, doğan yeni kentli orta sınıfın ve Türkiye'nin kalbindeki Müslüman sanayi bölgelerinin Türkiye'nin yeni paranomasındaki kilit rolüne dikkatleri çekiyordu. Anadolu'daki bu sosyo-ekonomik ve kültürel dinamikler ve kentli orta sınıfın kazandığı güç aynı zamanda 2002-2007 arasında Başbakan Erdoğan hükümetinin uyguladığı piyasa reformlarını ve AB entegrasyonunun neden bu denli desteklendiğini ispatlıyor. Bugün Anadolu ekonomik başarının ve sosyal kalkınmanın, İslam'ın ve modernitenin rahatça beraber varolabileceğini gösteren bir mekan durumda. Ve bu mekanın en belirgin özelliği İslami Kalvinizmin alternatif bir ekonomik modele, aynı zamanda alternatif moderniteye ev sahipliği yapıyor olması.


YA MALEZYA MODELİ

Malezya, İngiltere'den bağımsızlığını kazanışının 50. yıldönümünde ekonomik olarak göz alıcı bir ivme yakalamış durumda. Büyüme hızı yüzde 7'lerde ve 2020 yılında gelişmiş ülke kategorisine gireceği öngörülüyor, ve bunu başaran ilk Müslüman ülke unvanını da kazanabilir Malezya. Yüzde 60'ı Müslüman Malay ve geri kalan yüzde 40'ı Müslüman olmayan Çinli ve Hint olan Malezya'da ekonomik kalkınmanın motoru Çinli azınlık. Malaylar da son yıllarda önemli bir atılım içinde. Bu durum Mısır veya Suudi Arabistan gibi ülkelerde benzeri uygulanabilecek bir durum değil Goodhart'a göre. Zira, Malezya'da uygulanan geleneksel ama bir o kadar da toleranslı bir formda yaşanan İslam, Çinli azınlığın lokomotifi olduğu büyüme modelinin önüne taş koymuyor. Bu açıdan da Malezya esasında Müslüman dünyasına iyimser mesajlar veriyor. Malezya modeli bu açıdan İslami Kalvinizm'in mümkün olduğunu gösteren bir örnek olarak sunuluyor.


Özetle, bugün Prospect dergisinde yaşanan tartışmanın da ortaya koyduğu üzere, “İslami Kalvinizm”, Türkiye ve Malezya'nın küresel kapitalizme eklemlenme sürecinde yaşadıkları sosyo-ekonomik, kültürel, sınıfsal ve mekansal dönüşümü anlamada açılım getiren bir kavram olarak sunulu-yor. Din, modernite, küreselleşme ve kapitalizm bağlamında ufuk açıcı mukayeseli, tarihsel ve analitik analizlerin yapılmasına olanak tanıyor. Buna karşılık “Türkiye Malezya olur mu” sorusu İsmet Berkan'ın belirttiği gibi, bu ülkenin “tarihine, gururuna, gelişim çizgisine ve kendimize bir nevi hakaret” (Radikal, 21.9.2007). O halde bu mukayesenin daha farklı, daha iyimser bir okumasını yapmak gerekiyor. “Türkiye Malezya olur mu” yerine, Prospect dergisinin öncülüğünü yaptığı gibi din ve ekonomi ilişkisi bağlamında Anadolu'daki ve Malezya'daki İslami Kalvinistleri ve alternatif moderniteleri, kürelleşmenin ve kapitalizmin farklı varyantlarını çalışmayı ve kıyaslamayı yeğlersek kanımca hem Malezya'ya, hem de kendimize haksızlık etmemiş oluruz. Aksi takdirde sonuç, Baskın Oran'ın yazısının çarpıcı alt başlığı gibi “Yine Paranoya.”
*Carleton Üniversitesi